Defter
Öndeki sayfalar boştu ve yazmamı bekliyordu, geriye doğru hızla çevirdim sayfaları ve geriye doğru çevirdiğim sayfalara bir göz attım; çok şeyler yazılıydı defterimde hepsini de ben yazmıştım. Sayfalar geriye doğru çevrilirken gördüm ki bazı sayfalar çok net okunuyordu ama kimi sayfalar silikleşmiş ve okunamıyordu bir öykü, bir roman gibiydi sanki zaten herkesin ki öyleydi ve adına hayat hikâyesi ya da ömür defteri diyorlardı ve hiç boş sayfa yoktu iyi kötü mutlaka bir şeyler yazılmış, bir şeyler çizilmiş ve bir şeyler karalanmıştı. Bazen yaşanmış mıydı diye şüpheye düşünce; cildimde oluşan derin çizgiler yaşanmış olduğunu bana söylüyordu sonra neden bazı sayfalar silikleşmiş ve okunamıyordu diye düşündüm ve galiba yanıtını da bulmuştum; o sayfaların olduğu günlerde yeni şeyler öğrenmemiştim evet yeni bir şey öğrenmediğimiz gün yaşanmamış oluyor, yaşanmamış sayılıyordu. Bu nedenle o sayfalar silik ve okunamaz durumdaydı. İlk yazdıklarımı yani ilk sayfaları okumak istedim, başlangıç sayfalarına göz atayım dedim ilk sayfadaki yazılar azdı, anne karnında yazmıştım onları; duyduğum sesler annemin iç organlarının çıkarttığı ve dışarıdan gelen seslerin bana kadar ulaşanlarıydı. Aldığım ilk tat duygusunu da içinde bulunduğum sıvıdan ( amniyon sıvısı) alıyordum tüm bunlar nöron hücrelerimi, beynimi geliştiriyor, biçimlendiriyor, kayıt altına alınıyordu ancak, bunlar ilk ve küçük kayıtlar, ilk notlar olduğundan ilk sayfalarında da çok az yazı ve çizim vardı sayfaların çok yeri boştu ama gene de her sayfaya bir şeyler yazılmıştı.
Defter elime verildiği andan itibaren öğrenmeye yani yazmaya başlamıştım ve düşündüm; bu defteri yazıyordum, sayfalarını dolduruyordum fakat sayfalarını yazmam için bu defteri bana kim vermişti onu bilemiyordum, bunu çok düşündüm bu konuda birçok olasılık, birçok yanıt aklıma gelse de doğrusu hala daha yanıt veremiyorum, benim için bir bilinmez olarak duruyor. Çok karmaşık bir durum ve duygu ama bu konuya fazla takılmıyorum sayfaları nasıl yazmışım, yazmışım onlara bakıyorum. İlk sayfalarda bir şey daha dikkatimi çekti; defterin ilk sayfasında benim yazmadığım yazılar vardı onları ben yazmamıştım ve ilk sayfada olan o yazılar yazılmış olarak defter bana verilmişti, onları annem babam birlikte benim defterime yazmışlardı ve o yazıların annemin babamın defterinde de onların anne babası tarafından yazılı olarak verilmişti bu yazılar çok eskilerden yazılıp bana kadar gelmişti. İlk sayfada o yazılar vardı ve bunlar yani benim yazacağım yazılara temel olacak yazılardı, bunları annem babam birlikte yazıp bana bırakmışlardı ve defterin daha sonraki sayfalarını ben yazıp dolduracaktım. Defterimin ilk sayfasında yazılmış olan bu şeyler nedir diye bakıp okuyunca; içgüdü diye adlandırdıklarımız, genetik bilgi dediklerimiz olduğunu anladım, onlar defterimde yazılı olarak defter bana verilmişti ve sonrasını ben dolduracaktım.
Kendi defterimi ben yazıyor gibi görünsem de defterleri hep birlikte yazıyorduk, benim defterim olsa da yazıları birlikte yazıyoruz gibi. Baktığımda çevremdeki herkesin ve her şeyin bu yazılardaki etkisi görülüyordu şimdi şu anda nedense İbni Haldun’un “coğrafya kaderdir” sözünü anımsadım.
Evet, ne annem babam, ne bulunduğum yer, ne de elimdeki defter; hiçbiri benim seçimim değildi, hiçbirini ben seçmemiştim ama defteri ben yazıyordum, onlar benim yazımdı. Asım Beşikci
Teşekkürler saygıdeğer Beşikçi.. Hayat bu defterleri kim yazarsa yazsın.. Biz devam edeceğiz..
Seviyorum seni gurup bilgem..
Özdemir KAPTAN… Bursa
Evet Asımcığım,
Biz yazmasak da her gün yaşadıklarımız yazılıyor evrenin bilgisayarına, Güzel yazmışsın tebrikler.🌷
Dost kardeşimiz… Kaleminiz deftere ne yazıyorsa bizlerden de yaşanmışlıklar buluyoruz. Gönlünüze sağlık yazdıklarınızı okumak zevk…
Sağlıkla kalın… Selam ve sevgiler..