Yaşam Neden Var

Bir gün öleceğiz bu kesin, kimileri için bunu kabullenmek zor bir şey olsa da bu böyle. Yaşam başladığında sonlanmaya programlıdır ve mutlaka öleceğini bilen canlı türüyüz başka canlılar bunu biliyor mu şimdilik bilmiyoruz. Yaşamı düşündüğümüzde neden var olduk? Yaşamın anlamı nedir? Gibi sorular sormaya, sorgulamaya başlarız. Herkes buna değişik yanıtlar verebilir, bu konularda kitaplar dolusu […]

Gerçek Gerçek mi?

Hiçbir kaynak sınırsız değildir ve sonsuza kadar kullanılamaz, her kaynağın bir büyüklük sınırı vardır. Öncelikle dünyamızın kaynaklarının sınırlı olduğunun bilincinde olmalıyız ve buna göre davranmalıyız. Yeryüzünün kaynakları sınırlı olduğundan, bir gün tükenebileceğinden de bu kaynaklara dayalı olan dünyadaki ekonomilerin sınırsız büyüme gibi bir durum da olamaz demektir. İnsan nüfusunun, yeryüzündeki insan sayısının bu kaynaklara uygun […]

Yeryüzünün Egemeni

Yaşadığımız çağda yeryüzünün egemeni gibi görülen canlı türü homo sapiens yani bizim türümüzdür, en gelişmiş canlıyız ve dünya bizden soruluyor ama doğa için doğru şeyler yapan canlı türü müyüz? Bunu biraz düşünüp irdeleyelim. Yeryüzünde yaşamın günümüzden yaklaşık 4 milyar yıl önce ilk tek hücrelilerle arkealarla başladığı sanılıyor ve milyarlarca yılda koşulların, zorunlulukların sonucu gelişerek, değişerek, […]

Kendi Hapishanemiz

Kimilerimiz belki anımsar ama gençlerin anımsamasının olanağı yok; 4 Ekim 1957 günü dünyanın dışında bir yörüngeye ilk yapay uydu sputnik-1 (Rusça yol arkadaşı anlamındadır) o günlerde dağılmamış olan Sovyetler Birliği devleti tarafından başarıyla yerleştirilmişti, ve o zaman hayal bile edilmeyen olağanüstü şey gerçekleşmişti, bilim ve teknolojinin büyük bir başarısıydı. Bugün bu işler artık çok sıradan […]

Bilim Öğretisine Dair

Bütün canlıların deneyimleyip öğrendiğini ve bunları kullandığını, bilgi işleyen her şeyin bir tür aklı olduğunu biliyoruz. Canlıların içindeki insan türü gelişmiş beyni sayesinde bunlardan fazlasını yapıyor; hayal kurabiliyor, sanat ve kültürel etkinlikler yapabiliyor, bilgileri toplayıp yeni paradigmalar oluşturabiliyor. Evrende her şeyde ilişki ve bağlantısallık temeldir, insanın farklılığını ise bu bağlantılar ve ilişkiler sayesinde geliştirdiği, oluşturduğu […]

Gelişmişlik Ölçüsü

Bir ülkenin gelişmişliğinin ölçüsü binalar, yollar, köprüler, saraylar gibi şeyler asla değildir, gelişmişliğin ölçüsü; bilime, çevreye, sanata kültüre verilen önemdir. Ezbere dayanmayan, sorgulayıcı olan ve herkesin eşitçe yararlanabileceği ücretsiz eğitim ile bunun sonucunda eleştirel akla sahip yetişmiş eğitimli insan gücüdür. Gelişmişliğin ölçüsü; teknolojilerle donatılmış üretim yapmak ve emeği temel alan paylaşımdır. Ulusal gelirin paylaşımında emeğin […]

Öğrenmek Mutluluktur

Evrenin gerçek egemeni belki de zamandır, ama dünyanın egemen’i homosapiens yani insan değildir. Dünyamızın egemeni mikrop (minicanlı) dediğimiz tek hücreli canlılardır, bakteriler virüsler gibi. Onlar bizden milyarlarca yıl önce vardılar ve bir kısmı evrimle çok hücreli canlılara dönüşmüş olsalar bile onlar tek hücreli olarak yollarına devam ettiler ve ediyorlar, dünyanın egemeni de onlardır. Onlar her […]

Bütün Canlılarda Kendine Özgü Zekâ

Bütün canlılar dışarıdan gelen sinyalleri değerlendirir, anlamlandırır, bilgileri işler ve edindiği bu bilgileri, deneyimleri sonra kullanır, biliş (kognisyon) oluşturur. İster tek hücreli, isterse çok hücreli olsun bilgi işlerler ve bilgi işleyen her canlının kendine özgü bir tür zekâsı vardır. Physerum polcephalum (slime mould) organizması tek hücreli bir ökaryottur (ökaryot, hücre içinde bir zarla çevrili çekirdeği […]

Öğrenmek

Her şeyde olduğu gibi sürekli bir değişim dönüşüm içindeyiz. Evrende canlı, cansız her şeyde değişmeyen tek Kural değişim dönüşümdür kuşkusuz bu çok doğaldır; toplum, toplumun gereksinimleri, bilim ve teknoloji gelişirken birçok şey işlevini kaybeder eskir ve yerine yenisini bırakır bu bir zorunluluktur. Canlıları düşündüğümüzde de tüm canlılar yeni koşullara, yeni durumlara göre değişirler uyumlu duruma […]

Dünya Ekonomisi ve Biz

Dünyaya egemen olan emperyalist kapitalist sistem egemenliğini başlattığı günden itibaren dünyadaki gelir dağılımını sürekli bozmuş ve servetin yoksullardan bir avuç azınlığa akmasını sağlamıştır. Bugün küresel ölçekte satın alma paritesine göre Dünya nüfusunun %50’si küresel toplam gelirin yalnızca %8 ini alabilmekte, dünyadaki yoksulların en yoksul %50 si ise küresel servetin %2’sine sahiptir. Global ölçekteki en zengin […]