Kendi Hapishanemiz

Kendi Hapishanemiz

Kimilerimiz belki anımsar ama gençlerin anımsamasının olanağı yok; 4 Ekim 1957 günü dünyanın dışında bir yörüngeye ilk yapay uydu sputnik-1 (Rusça yol arkadaşı anlamındadır) o günlerde dağılmamış olan Sovyetler Birliği devleti tarafından başarıyla yerleştirilmişti, ve o zaman hayal bile edilmeyen olağanüstü şey gerçekleşmişti, bilim ve teknolojinin büyük bir başarısıydı. Bugün bu işler artık çok sıradan ve basit bir iş sayılıyor. Daha sonra 10 temmuz 1969’da ay’a ilk insan ayak bastı. Şimdi bunlar ne kadar olağan karşılanıyor gezegenlerde üs kurmak yerleşmek planları yapılıyor ama dünyamızın atmosferini artık yapay uydu çöplüğüne dönüştürdük. Dünyamızın dağlarını, ovalarını, sularını, okyanuslarını çöplüğe dönüştürürken çöplüğü uzaya da taşıdık. Atmosferi karbon salımları ile kirletmekle kalmayıp yapay uydu çöplüğü yaptık. Görülüyor ki bilim ve teknolojinin birçok olumlu getirisinin yanında olumsuzlukları da beraberinde taşıyabiliyor, insanlık bu konuda daha duyarlı ve bilinçli olmak zorundadır.

Bir başka konu da şu; inanç ve biat, şüphe ve sorgulamanın yerini alırsa ne bilim ve teknoloji gelişir ne de insanlık ileriye gider. Tevfik Fikret “şüphe nur’a doğru koşmaktır” demişti. Bilim ve teknoloji acaba diye şüphe duyarak araştırma ve sorgulamalarla ilerlemiştir. Uzun zamandan beridir ülkemizde sorgulamayan, şüphe etmeyen, yalnızca inanan insanların olması için uğraş veriliyor; eğitim ve öğretimin böyle olması planlanıp uygulanıyor, yani ülkemizin geleceği karartılmaya çalışılıyor. Biliyoruz ki kör inanç her alanda olabilir dinlerin kaynağını oluşturuyor ancak, yalnız dinlerde değil hayatın birçok alanında vardır; taraftarı olduğu spor takımları, siyasi partiler, ideolojiler kör inancın kaynağı olabiliyor. Kendi partisinin önderlerinin, kendi ideolojisinin ustalarının yazdıklarını, söylediklerini şüphe etmeden, eleştirel akıl gözü ile bakmadan kabul etmek veya onlarda hikmet aramak hepsi kör inancın sonucudur. Şüphe etmek, acaba demek, eleştirel ve sorgulayıcı olarak bakmak her şeyde, her yerde egemen olmalıdır. Bilgiye, gerçeğe ancak bu yolla ulaşabiliriz her türlü düşünceye, bilgi ve eleştiriye açık olmalıyız, bilgi kaynaklarımızı ne kadar çeşitlendirirsek genel doğrulara o kadar çok yaklaşırız. ( çoğunluğun kabulünün doğru olduğu düşüncesi yanlıştır) unutmayalım ki bağnazlık her alanda olabilir.

Düşünce özgürlüğü talep edenler özgürlüğü önce kendilerinde arayıp başlatmalıdırlar. Kör inanç özgürlüğümüzü kısıtlayan kendi hapishanemizdir. Eğer aklımız, eğer fikirlerimiz inanç ve biat ile sınırlanırsa kendimizi kendimizde tutuklayıp kendi cezaevimizi inşa etmiş oluruz. Bir ülkenin zenginliği yetişmiş insan kaynağıdır, yetişmiş insan da acaba diyen, eleştirel akılla bakan ve bunların doğrultusunda bilgiyle donanımlı insan demektir. Ülkenin kapıları ancak bu nitelikte olan mültecilere açık olmalıdır diğerlerine değil.

Ülkemiz ve Dünya için güzel bir geleceği ancak aydınlanan ve aydınlatanlar sağlayacaktır. Bilgi; vicdan, ahlâk ve erdem sahibi olanlarda anlam kazanır.

Asım Beşikci

Yazar Hakkında

Asım Beşikci

2 Comments

  • Çetin Koçak on 18 Haziran 2022

    Öz olarak yazılanların tamamına katılıyorum. Ayrıca bu kadar kısa bir makale oldukça kapsamlı anlamlar içermektedir. Yazarı kutluyorum.

  • Mehmet ARKUN on 18 Haziran 2022

    Bilim insanlarını ve aydınlarını yok eden milletler, bedelini mutlaka yoksullukla ve yok olmak ile öderler.

    Daha sonraki dönemde Stalin ve sonraki liderler Soljenistin vb. aydınları hiç ederek kendi sonlarını getirdiler.
    Saygı ve selamlarımla.

Cevaplayın