Ateş Nöbetçileri

Ateş Nöbetçileri

İnsanın; evreni, doğayı öğrenmek ve kendini tanımak uğraşısı iki ayakları üzerinde durup, ellerini, buna bağlı olarak beynini geliştirdiği andan itibaren vardır ve bu süreç günümüze kadar gelerek günümüzde de sürdürülmektedir.

İlk efsaneler, mitler yazının bulunmasından sonra kayıtlara girmiştir. Bilinen en eski mitler Sümer’lerde yazılmış oradan da kutsal kitaplarda yerini almıştır. Bilimin gelişebileceği araç gerecin olmadığı antik çağlarda doğa ve doğa olayları; felsefeyle, mitolojilerle açıklanmaya çalışılmıştır.

Antik Yunan mitolojisinde Prometheus ateşi tanrılardan alıp insanlara veren ve bu nedenle cezalandırılan mitolojik bir figürdür. Pro Yunanca da önce demektir, math ise öğrenmek anlamına geliyor ve matematik sözcüğünün kökeni de buradandır. Bu iki sözcüğün bileşimi olan Prometheus önceden öğrenen demektir. Prometheus’un Hint mitolojisindeki karşılığı ise ateş tanrısı Agni’dir. Prometheus’la ilgili Yunan mitolojisi şöyledir; Prometheus zekâsı sayesinde baş tanrı Zeus’un gözüne girmeyi başarır ve Zeus’da onu Olimpos’daki ölümsüzlerin arasına alır. Prometheus aslında Zeus ve diğer tanrılara karşı kin duymaktadır. Prometheus kendi gözyaşlarıyla yoğurduğu balçıktan ilk insanı yapar (kutsal kitaplarda da ilk insanın balçıktan yaratıldığı yazar) ve sonra da Hephaistos’un (demirci tanrısı) ocağından ateşin kıvılcımını çalıp insanlara armağan eder. Bu duruma çok öfkelenen Zeus , Prometheus’u Kafkas dağlarına zincirler ve görevlendirdiği bir kartal (kimi yerlerde akbaba olarak geçer) her gün Prometheus’un karaciğerini parçalayıp yer ve geceleri Prometheus’un karaciğeri yeniden oluşur, gündüzleri kartal parçalayıp yer bu böyle sürer gider ve yarı ölümsüz Herakles; Prometheus’un zincirlerini kırıp onu kurtarır. Prometheus; Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yoktur der. Böylece insanlığa özgürlüğün yolunu göstermiş ve her şeyin de bir bedeli olduğunu öğretmiş olur. Yani bilginin bedeller karşılığı elde edilmesiyle aklın da özgürleştirilmesinin yolunu, bilginin bir avuç azınlığa değil tüm insanlığa ait olduğunu gösterir.

Gerçekte ateş, kıvılcım bilginin, bilimin sembolüdür. İlk insan toplulukları ilk çağlarda ateşi bulduktan sonra ateşin sönmemesi veya başka topluluklarca çalınmaması için ateş nöbetçileri, ateş bekçileri, ateş koruyucuları oluşturmuştu, bunlar ateşi beklerlerdi. İşte günümüzde bu ateş bilgidir, bilimdir, fendir, teknolojidir, uygarlıktır ve bu ateşlerin yandığı yerlerin en önemlileri de üniversitelerdir.

Üniversitelerin amacı mevcut bilgileri öğretip ezberletmek olamaz. Üniversiteler; yeni bilgilerin ortaya çıkması, yeni şeylerin bulunması, eski bilgilerin geliştirilmesi veya terkedilmesi için nasıl bakılmasının, nasıl araştırılmasının yöntemlerini gösteren yerler olmalıdır. Üniversitelerin amacı; eleştirel akılla sorgulayıcı bakmasını öğretmektir, özgür düşünceli insanlar yetiştirmek, yeni fikirlerin, yeni bilgilerin ortaya çıkmasını sağlamaktır. Üniversiteler; öğretim üyelerinin de, öğrencilerin de birlikte öğrendiği, birlikte irdelediği her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı bilim yapılan yerlerdir. Bunların olmadığı, bilimsel özerkliğin sağlanmadığı yerlere üniversite denilemez. Üniversiteler ne askeri kışladır, ne de meslek okullarıdır. Ülkemizdeki üniversitelerin kaç tanesi böyledir acaba?

Aydınlananlar, karanlığa ve cehalete karşı mücadele edenler; bilginin, bilimin, çağdaşlığın, evrensel hukukun, çağdaş demokrasinin, özgürlüklerin savunucuları da günümüzün ateş nöbetçileridir. Sevgilerimle Asım Beşikci

Yazar Hakkında

Asım Beşikci

1 Comment

  • Murat Kamil Gümüş on 17 Nisan 2021

    Eline sağlık ,bilgi ve araştırmanın önemini anlatıyor.

Cevaplayın