Düşünürken

Düşünürken

Değerli dostlar, hepimizin amacı kuşkusuz ki daha güzel, daha iyi bir çevrede yaşamaktır, ama amacımız için ne yapıyoruz diye düşünürsek bunun için çok fazla bir şey söyleyemiyoruz. Sokrates Atina’da yargılandığı mahkemede, gençleri sapkın düşüncelerle zehirlediği iddiasıyla baldıran zehiriyle ölüme mahkûm edilmiştir. Yani egemenlerin tekerine çomak soktuğundan.
Sokrates ünlü savunmasında diyor ki; hiç kimse kötü bir ortamda, kötü bir çevrede yaşamak istemez, kötülük aşıladığım, o gençler, o insanlar benim çevremdir, bu durumda nasıl olur da onların kötü olmasına neden oluyorum diye kendini savunur. Ama gene de MÖ 399 yılında zehir içirilerek öldürülür, çünkü gençleri bilinçlendirmek, düşünmelerini sağlayarak egemenlerin egemenliklerini sürdürmelerine karşı hareket ediyordu. Yeri gelmişken Sokrates’in söylediği bazı sözleri yazayım:
– Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değer değildir.
– Bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir.
– Kendini bulmak istiyorsan kendin için düşün.
– Gerçek bilgi bilmediğini bilmektir.
– Sadece bir iyi vardır bilgi, sadece bir kötü vardır cehalet.
– Kimseye bir şey öğretmem, sadece düşünmelerini sağlayabilirim.
– Tok gözlülük doğal zenginliktir, lüks ise yapay yoksulluk.
– Ben Atina’lı ya da bir Yunan değil dünyanın bir vatandaşıyım.
Yeni bir şey öğrenmediğimiz günü, zamanı yaşanmamış saymalıyız. Merak öğrenmeye giden yoldur, sorgulama ise öğrenme evinin kapısıdır (Herkes için BİLİMDE Yanıtsız Sorular Kanıtsız Yanıtlar kitabımdan). Öğrendiklerimiz, bilgilerimiz saklamak için değildir; çevremizle paylaşmak, yaşamda uygulamak içindir, bilgi paylaşıldıkça çoğalır ve ve bilgilerimiz arttıkça ne kadar az olduklarını görürüz. Farklı düşünceler, farklı savlar bilgiyi ileriye taşıyıp çoğaltan en önemli etkendir. “Herkes aynı şeyi düşünüyorsa kimse düşünmüyor demektir.”
Gene tarihten başka bir örneğimiz; kadın bilim insanı felsefeci, astronom, matematikçi Hypatia (MS 370-415)
Hypatia doğayı; mantık, matematik ve deneyle açıklamaya çalıştı, ama o zamanda İskenderiye’de egemen olan hristiyan dininin önderleri Hypatia’nın görüşlerini dini inançlara aykırı buluyordu ve İskenderiye’li piskopos Cyril’ın İncil’den alıntılar yaparak kışkırtmasıyla hristiyan halk bu bilim ve felsefe kadınını linç edip vücudunu parçalayıp yaktılar (Menemen olayıyla nasıl benziyor).
İslam sözcüğünün kökeni barış demektir. İslamiyetin ilk halifeleri olan dört halifenin ilki Ebubekir’di ve çok yaşlı olup halifeliği de iki yıl (632-634) sürüp doğal olarak eceliyle öldü. Daha sonraki üç halife; Ömer, Osman, Ali eceliyle ölmemişler öldürülmüşlerdir. Kim öldürmüştür? Gene müslümanlar, çünkü mesele egemen olmak meselesidir, gücü ele geçirmek sorunudur. Ayrıca İslam dininin 12 imamının hepsi de öldürülmüştür başka din mensupları değil, gene müslümanlar tarafından. Bunları hiç düşündünüz mü? Nedenlerini sorguladınız mı? Muaviye erkek olan bir deveyi halka gösterip bu dişi deve Şam’lınındır dediğinde, halk da erkek deveyi göre göre evet bu dişi deve Şam’lınındır diyebiliyordu. Bu duruma; cehalet mi? Güce tapma mı? Dini kendi çıkarları için kullananlara kanma mı? Ne derseniz deyin ve ne kadar tehlikeli olduğunun da bilincinde olun ve günümüzle de benzerlikleri var mı diye düşünün.
Hristiyanlık reform ve rönesanstan sonra egemenlik durumu azaldı ve giderekten sönümlendi. İslamiyet ise Abbasiler döneminde bunu yapmıştı; halifeliği Emevilerden alan Haşimi ailesi Şam yerine Bağdat’ı başkent yapıp Latince ve Yunanca 900’den fazla antik çağa ait eseri Arapça ve Farsça’ya tercüme ettirdi ve Beyt El Hikma okulunda okuttular yani bilginin paylaşımını yaptılar. İbn Sina (Avicenna), ibn Rüşt (Averreos), İbn Heysem (Al-Hazen) gibi dünyanın en ünlü bilim insanları müslümanlar arasından çıktı ve Avrupa’ya bilimi öğretti. Çoğu yerde perspektif rönesans sanatçıları arasından çıktığı yazılır oysa perspektifin lk öğrenildiği yer İbn Heysem’in Kitab-ül Menazir Optik fizik) kitabıdır. Ama ne oldu Osmanlı bu gibi şeyleri hiç önemsemedi (Fatih Sultan Mehmet dışında) ve sonra da din bilimi sürekli engelledi çünkü egemenler egemenliklerini cahil toplumlarda, hurafelerle uyutulan ve din dışı şeyleri din diye yutturdukları tolumlarda sürdürüyorlar.
Bugün bütün müslüman ülkeler bu nedenle çağın gerisindedir. Ülkemizin çağdaşlığı yakalaması, din, düşünce ve vicdan özgürlüğünü sağlaması, eşit yurttaşlık bilincine sahip olunması laik cumhuriyetin sayesindedir kuşkusuz ki cumhuriyet de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası ve öngörüsü sayesinde gerçekleşmiştir.
Güzel bir dünyada yaşamak, doğayı korumak, doğanın bir parçası olduğumuzu unutmayarak çocuklarımıza, gençlerimize daha yaşanılacak bir dünya bırakmak için bu gerçeklerin de farkında olmalıyız. Sevgilerimle Asım Beşikci

Yazar Hakkında

Asım Beşikci

Yorum yok

Cevaplayın