İnsan ve Toplum
Bütün canlılar yaşamlarını güvenle sürdürüp türlerinin devamını sağlayabilecekleri bir ortamda yaşamak isterler, aslında bu bir yaşama güdüsüdür. (içgüdüler canlıların neresinde ve nasıl kayıtlıdır henüz bilinmiyor) Canlılar ya yaşamlarına uygun ortamlara giderler, ya da bulundukları ortamı yaşamalarına uygun duruma dönüştürmeye çalışırlar. Yeryüzündeki canlı türlerinden biri olan insanın tarihine baktığımızda yaşamına uygun daha iyi yerler bulmaya yönelik göçler yapmış, yeryüzünün her tarafına dağılarak değişik yerlerde yerleşmiştir. Süreç içinde kendisini geliştirirken, öğrenirken bulunduğu ortamı kendine uygun bir biçime dönüştürmeye çalışmıştır.
Diğer canlılarla, canlı cansız doğayla ve kendi türündekilerle sürekli etkileşim ve ilişkiler kurup geliştirerek bağlantı ağları örmüş, bu ağlar katman katman birbirinin üzerinde eklenerek çoğalmıştır. İnsanlığın tarihini az çok hepimiz biliyoruz bu nedenle asıl günümüze ilişkin şeyler yazmak gerekli. Günümüzde kendini doğanın efendisi sanan insan türü treni raydan, arabayı yoldan çıkarıp devirdi.
İnsanın kendi ve beyni geliştikçe teknolojiyi geliştirdi, teknoloji geliştikçe insanı geliştirdi ve bulduğu her paradigmanın üzerinde yeni paradigmalar oluşturarak gelişim sürdürüldü, ancak burada bir temel sorun var; daha önce yaşamını, türünün devamını sağlayacak ortamı oluşturmak eylemi tersine dönmüş; tüm doğayı bütün canlılar için de yaşanmaz duruma dönüştüren eyleme dönüşmüş. Fosil yakıtlar, karbon salınımı, kentleşme veya maden arama gibi gerekçelerle yeryüzü yaşanmaz, küresel ısınma geri döndürülmez duruma geliyor, ama bilgi ve teknolojiyi yani gücü elinde bulunduran ve dünyanın bütün kaynaklarına da egemen olan bir avuç azınlık yaşanmaz duruma dönüştürdükleri somut, fiziki gerçek dünyamızın yerine şimdi bize metaverse gibi sanal paralar gibi artık bizleri hayal dünyasında yaşatmak istiyorlar. İyidir kötüdür yorumunu yapmıyorum bunun değerlendirmesini sizlere bırakıyorum ancak ben gerçek dünyamızı bütün canlıların yaşamını sürdürebileceği bir biçimde iyileştirmeliyiz, bunun bozulmasına izin vermemeliyiz, her attığımız adımı hesaplayarak, düşünerek atalım diyorum. Örneğin güneş panelleriyle enerji elde etmek temiz enerjidir gerçi bugünkü teknolojiyle verimi düşük ancak güneş enerjisi panelleri eskiyip atık duruma gelince bu panellerde kullanılan kurşun, kadmiyum gibi doğaya zararlı ağır metalleri ne yapacağız, bunları doğaya zararsız duruma nasıl dönüştüreceğiz bunların çözümlerini de şimdiden görüp bulmalıyız. Eğer başarabilirlerse en verimli ve en zararsız enerji füzyon enerji gibi görünüyor.
Ülkemizle ilgili bir şey yazmıyorum hepimizin bildiği şeyleri yinelemek istemiyorum fakat tek şey diyebilirim; çözüm sizde bizde.
Bir bilgisayar bilgisi oynayan bir at GİF’in kodları, işlemleri bir virüs aracılığıyla bir bakterinin genlerine yüklendi ve daha sonra bu bilgi, bu kodlar bakterinin genlerinden geri alınıp tekrar bilgisayara yüklenip GİF bilgisayarda oynatıldı. Yani canlı olmayandan alınan bir bilgi bir canlı aracılığıyla bir başka canlının genlerine yüklenip saklanıyor daha sonra istenildiği zaman geri alınıp kullanabiliniyor.
Dünyadaki gelişmiş devletler çocuklarına küçük yaşlardan itibaren bu eğitimleri veriyorlar, öncelikleri bilim ve teknolojidir din bilgisi değil. Ülkemizde ise bütün okulların bilim ve teknoloji ağırlıklı değil dinsel ağırlıklı eğitim vermesine, imam hatipleştirilmesine çalışılıyor, dış güçlerle iç güçler birlikte çalıyorlar.
Vücudumuzda 37 trilyon hücre, 22 bin genimiz ve de beynimizde 100 milyara yakın nöron var ve bunların hepsi birbirleriyle ilişkili, hepsi birbirlerine bilgi iletiyorlar, hepsi birbirleriyle uyum ve dayanışma içinde çalıyorlar, üretiyorlar ve bizi oluşturuyorlar, ama insan olarak bizler yeryüzünde birbirimize bilgi aktararak, birbirimizle dayanışma içinde bütünlük oluşturarak uyumlu bir durumda bir araya gelemiyoruz, vücudumuzun yaptığını toplum olarak bizler yapamıyoruz fakat yapmalıyız, bunu başarmalıyız, başka bir yol yok.
Yorum yok