Neden

Neden

Dünya neden bu olumsuzlukları yaşıyor? Bir tarafta yangınlar, bir tarafta seller, heyelanlar, bir yanda kasıp kavuran sıcaklar.

Önce doğanın ve insanın öyküsüne kısa bir göz atalım; bildiğiniz gibi gezegenimiz 4,5 milyar yıl yaşındadır ve canlı hayatı da 4 milyar yıldır yeryüzünde var. İlk canlılar tek hücreli canlılardı. Canlılar arasında iki milyon yıldır var olan primatlar yani maymunumsuların insanın atalarına evrilmesi de bir kaç yüz bin yıldır. Düşünün 4 milyar yıllık bir sürecin içinde yalnızca bir kaç yüz bin yıldır varız ve de son yüz yılda da dünyayı yaşanmaz duruma getirdik.

İlk insanımsılar doğayla etkileşim içinde, doğayı anlamaya, doğa olaylarını öğrenmeye çalışarak hem doğayı kendi yararına değiştirmeye çalışırken hem de bu süreç içinde kendini değiştirdi, geliştirdi. Sürekli doğadan öğrendi; depremleri gördü, selleri, yangınları, yıkımları yaşadı. Bunu deneyimleyen insan felaketlere karşı dağların ovalardan daha güvenli olduğunu gözlemledi ve oralara yerleşti. Heyelanları ağaçların, ormanların, bitki örtüsünün önlediğini anladı. Akarsuların taşkın zamanlarında nasıl yıkıcı bir güç olduğunu öğrenerek dere yataklarına yerleşmedi. Sürekli doğadan öğrenip ona uyumlu olmaya çalıştı. Sonra ne ne ne oldu?

Gelişen dönüşen insan avcı toplayıcı toplumdan yerleşik düzene geçti çünkü ekip biçmeyi, kendine yararlı hayvanları evcilleştirmeyi öğrenmişti. Ama İlk başlarda yalnızca beslenebileceği kadar ürün elde ederken sonra ürün fazlası da oluşmaya başladı. İşte buradan itibaren bu fazla ürüne el koyanlar, onların silahlı güçleri, şehir devletleri, din adamları (din insanları demiyorum çünkü o gündür bu gündür dinler hep erkeklerin hizmetinde ve egemenliğindedir) , yazı, yazıyı yazan bürokratlar, yönetim erki, krallar tarih sahnesinde yerini aldı. Sınıflar oluştu ve en sonunda da ekonomik sistem kapitalizm olarak ortaya çıkıp, tekelleşip bir avuç insanın dünyaya egemen olduğu ve her şeye kâr gözüyle, rant-talan gözüyle baktığı sistem dünyayı eline aldı.

İnsanlığın binlerce yıllık deneyimleri, bilimin keşifleri ve icatları ancak kârlarına hizmet ederse kullanıldı. Bunun için ormanlar yok edildi, maden aramak için yerin altı üstüne getirildi, dere yatakları işgal edildi ve tarım arazileriyle birlikte yerleşime açıldı ki bu durum bizim ülkemiz gibi cehaletin egemen olduğu yerlerde katmerlice yapıldı. Kullanılabilir sular kontrolsüzce tüketildi, dereler, çaylar, ırmaklar, yeraltı suları kurutuldu kalanları da HES garabetiyle yok edildi.

Fosil yakıtların kullanımı, bilim insanlarının tüm uyarılarına karşın kontrolsüzce devam etti.

Çevre kirliliği, atıklar karalarda, denizlerde, okyanuslarda, akarsularda tüm canlıların yaşamını yok etmeye başladı. Bu işin temelinde her şeye kâr amacıyla bakmaktır. Fosil yakıtların kullanımı nedeniyle dünyamız iki derece daha sıcaklaşarak küresel ısınma felaketi kapımızı çaldı ve süratle devam ediyor; kutuplar ve dağlardaki milyonlarca yıllık buzullar süratle eriyor. Kullanılan klimalar dünyanın sıcaklığını daha da artıyor.

Diğer canlıların yaşam alanlarını yok edip oralara da yerleştiğimizden virüsler bizlere daha çok bulaşıp mutasyon yapıyor. Mantarlar, bakteriler için de aynı durum var ve bize karşı ölümcül duruma dönüşüyorlar.

İşte dünyaya egemen olan bu sistem ve onun düşünce yapısı var oldukça bu sorunların çözümü olmayacak gibi.

Ülkemizin durumunu ise şöyle ifade edeyim; mevcut garabet hükümet sistemimiz ve de halkımızın aymazlığı nedeniyle dünyadaki bu olumsuzlukları en az onla çarpın işte o durumdayız.

En büyük cehalet bilmediğini bilmemektir. Özgür düşünceli olun, eleştirel akılla bakın, okuyun, araştırın öğrenin, bilimi yol gösterici yapın. Sevgilerimle Asım Beşikci

Yazar Hakkında

Asım Beşikci

Yorum yok

Cevaplayın