Demokrasi ve Biz

Demokrasi ve Biz

Neden biz ve bizim gibi olan topluluklar; müslüman ülkeler, Ortadoğu ülkeleri, Asya’daki Türk devletleri gelişememiş ve çağdaş bir düzeyde değildir. Bunu elbette ki yollar, köprüler, AVM’ler açısından demiyorum çünkü onlar gelişmişliğin, çağdaşlığın ölçütü değildir. Bu tür şeyleri zaten gelişmemiş ülke yöneticileri, yoz bir kültürün egemen olduğu toplumlar önemser ve öne sürer. Sorun görünürde bir demokrasi sorunu gibi görülüyor ve yukarıda belirttiğim ülkeler genellikle otokrat bir yönetime sahiptirler.

Hepimizin bildiği gibi demokrasi sözcüğü antik Yunan’dan gelmektedir; dimokratia sözcüğünden, (dimos) halk topluluğu, toplum+(kratos) iktidar sözcüklerinden türetilmiştir. Demokrasi “siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi” olarak tanımlanan bir devlet yönetimi sistemidir.

Yaklaşık MÖ 800 yıllarından başlayan Atina,Sparta, Elea, Tebai gibi antik Yunan şehir devletlerinde uygulandı ki Eshilos Sokrates, Eflatun, Aristo, Aristofanes, Euripides, Sofokles, Stenofon gibi felsefecilerin yaşadığı şehir devletlerinde uygulandı. Uygulandığı dönemde köle olmayan yetişkin erkek nüfusunun oy verme hakkı vardı. Günümüzde kadınların seçme hakkı da İlk olarak 1893 yılında Yeni Zelanda’da verilmiştir.

Tüm yurttaşların oy verme hakkı olan ülkelerde demokrasinin sağlıklı yürütülmesi, seçmenlerin daha iyi niteliklere sahip olanları tercih edip seçmeleri için ise o toplumun bazı özelliklere sahip olması gerekir. Toplum gerektiği biçimde aydınlanmamışsa, büyük ölçüde cahilse, bu cehaletin oluşturduğu bir kültür egemense o toplumlarda demokrasinin sağlıklı olması zordur. Toplumun cahilliğinden nemalananlar bu durumun sürdürülmesini isterler. Cehaletin ve cehalet kültürünün kimi zaman lümpen varoş kültürü, kimi zaman hurafe efsane kültürü, kimi yerde şeyh-tarikat olarak biçimlenen sahte din kültürü ve bunun gibi biçimlere ayrılan cehalet kültürü demokrasinin yaşamasının önündeki en büyük engeldir. Bizde ve bizim gibi ülkelerde neden dünya ölçeğinde bilim insanlarının çıkmadığının, neden felsefe ve felsefecilerin olmadığının da yanıtıdır.

Avrupa reform ve rönesansla dinsel taassuptan kurtuldu, bilimin, özgür düşüncenin önünü açtı. Çağımızda bizim, bizim gibi diğer islam ülkelerinin, Ortadoğu ülkelerinin, dağılan Sovyetler Birliğinden geriye kalan Türki cumhuriyetlerin sorunu demokrasi sorunudur dolayısıyla da cehalet ve cehalet kültürü sorunu.

Ülkemizde rönesans cumhuriyetle birlikte cumhuriyetin kurucusu ve kurucu felsefeyle oluşturuldu. Cehalet ve cehalet kültürü büyük ölçüde aşıldı. Eğer günümüzde gericiliğe, cehalete karşı bir direnç varsa cumhuriyetin kuruluşunda ekilen tohumlar sayesindedir.

Neden bu duruma geldik? Neden geriye gittik? Sorularının yanıtı çok uzundur ve bu konuları analiz eden bir çok kitap da vardır. Asıl yanıtlamamız gereken soru bu cehaleti, bu cehaletin kültürünü nasıl aşabiliriz? Toplumumuzu bilime, bilimin aydınlığına nasıl yönlendirebiliriz? En gerçek yol göstericinin bilim olduğunu nasıl öğretebiliriz?

İşte bütün mesele.

İnanın güzel günler göreceğiz güzel günler. Her şey bir adımla başlar. Bir adım atalım artık. Sevgilerimle Asım Beşikci

Yazar Hakkında

Asım Beşikci

1 Comment

  • Duran köksal on 19 Haziran 2021

    Bildirimlerinizden çok faydalanıyorum.Tşkkr.Özpamir’e geldiğimde inşallah sizinle tanışmak,görüşmek sohbet etmek isterim.Halen Afyon/Çay’da yaşıyorum.Slm.

Cevaplayın