İnsan ve Doğa

İnsan ve Doğa

Canlılık nedir diye düşününce bu konuda değişik tanımlamalar yapılmaktadır:

– Yaşam düzenli enerji dönüştürme mekanizmasına ilişkin bilgiyi başka bir özdeş sisteme aktarabilme yeteneğidir. Melvin Calin

– Yaşam Darwinci evrim sürecine uyan, kendi kendini sürdürebilen kimyasal bir sistemdir. NASA

– Yaşam etkinliklerini organize etmek için bilgiyi derleyen, işleyen ve kullanan organize bir sistemdir. Freeman Dyson

Bunlar gibi değişik bir çok tanım vardır.

Yeryüzündeki bütün canlılar 25 doğal elementten oluşur ve bütün canlıların%96’sını ise karbon, oksijen, hidrojen, nitrojen (azot) oluşturur. Bu durum da bize bütün canlıların aynı atadan oluştuğunu ve süreç içinde evrimleşerek ayrıştığını göstermektedir. (daha fazla bilgi Herkes İçin Bilimde Yanıtsız Sorular Kanıtsız Yanıtlar kitabım)

İster tek hücreli, ister çok hücreli olalım sürekli bilgi işleriz, dışarıdan içeriye sürekli sinyaller gelir ve bunlar işlenip anlamlandırılıp kayıt altına alınır ama bu işin nasıl yapıldığını henüz bilmiyoruz.

Evrimimiz boyunca canlılığımızı sürdürebilmek, türümüzün devamını sağlamak için dışarıdan gelen bilgiler kayıt altına alınır, anlamlandırılır, sınıflandırılır değerlendirilir. Örneğin gözümüz hareketli şeylere karşı daha duyarlıdır, hayatta kalabilmek için böyle evrildik, ayrıca toplu yaşamak da türümümüzün devamı için zorunlu olandır

Bizleri diğer canlılardan daha üstün duruma dönüştüren beynimizin gelişiminde toplu yaşamanın katkısı çok fazladır. Yalnız beyin işlevsizleşir, küçülür. Bu nedenle birbirimize çok ama çok gereksinimiz vardır, bizler birlikte olduğumuzda kendimizi geliştirip yaşadığımız ortamları güzelleştiririz. Varlığımızı, türümümüzün devamını da birlikteliğimize borçluyuz. Ancak, kendi türümüzün içinde bile dili, rengi, ırkı farklı olana karşı kuşkulu ve düşmanca bakıyoruz. Bu duygular insan olarak tam gelişemediğimiz dönemlerden kalan hayatta kalmak için beynimizin amigdala (ilkel beyin) bölgesindeki eski kayıt ve değerlendirmelerden dolayıdır.

Evrimimizin sonucu sürekli değişip dönüşüp gelişiyoruz ve beynimizin nöron bağlantıları artıyor ( geç evrimleşenler de toplumumuzda büyük bir çoğunluk oluşturuyor) evrimini zamanında geliştirenler biliyor ki; bizler doğadaki bütün canlı, cansız her şeyle birlikte doğal bir denge içindeyiz. Doğadaki bu ekolojik dengeyi bozmak hepimizin sonunu getirecektir. Kuşkusuz doğa yeni dengeler oluşturabilecek güce sahiptir ama o yeni dengelerde bize ve bir çok canlı türüne yer olmayacaktır.

Bu nedenle yalnız doğaya veya başka canlılara değil kendi türümüze mensup olan farklı dilden, farklı renkten, farklı ırktan olanlara düşmanlığa karşı çıkmalıyız, başka bir seçenek yoktur. Bütün insanlık kendisiyle, diğer türlerle, canlı cansız doğayla barışık olmak zorundadır. Aklımız bize düşmanlığı değil sevgiyi, hoşgörüyü, dayanışmayı, paylaşmayı, birlikteliği gösteriyor. Düşmanlıklar homo sapiens’ in ilkel dönemlerinin ilkel beyindeki mirasıdır. Sevgiyi, dayanışmayı, paylaşmayı, birlikteliği bozanlara, bozmaya çalışanlara karşı durmalıyız ve tüm dünyada bunu egemen kılacak bir sistem oluşturmalıyız. Tek başına kurtuluş olamaz, doğanın özüne aykırıdır. Birlikte üreterek, hakça üleşerek, kardeşlik tohumları ekerek. Sevgilerimle Asım Beşikci

Yazar Hakkında

Asım Beşikci

Yorum yok

Cevaplayın