Tarihten Ders

Tarihten Ders

Değerli dostlar, halkın oylarıyla seçilip iktidar olmak demek; istediğin gibi yönetebilmek, her istediğini yapabilmek demek değildir. Wikipedia demokrasiyi şöyle tanımlıyor; ” bir yönetim biçimindeki tüm insanların, yönetimle ilgili işlerde karar sürecine katıldığı sistem.”

İnsanlığın evriminde insanın gelişimi, biçimlenmesi toplu yaşamak ve birlikte olmak esasına göre olmuştur. Bu toplu yaşama ve örgütlenme biçimi yaşamın getirdiği zorunluluklardan ortaya çıkan ve türün devamının sürdürülmesinin zorunlu yönüdür. Bu ilişkiler insan beynini, nöron bağlantılarını geliştirirken, biliş sistemleri ve beyin de bu ilişkileri, örgütlenmeleri organize etti ve beyinler arası ilişkiler ise toplumsal zekâyı oluşturdu. Hem tek hücrelilerde, hem çok hücreli organizmalarda dışarıdan içeriye sinyaller, veri akışları olur ve bunlar içeride değerlendirilerek bilgiyi oluşturur. Gene Wikipedia’da “ademi merkeziyetçi kendi kendini örgütleyen sistemlerin kolektif davranışına sürü zekâsı” diyor. Yani çevrenin dayattığı zorlu koşullara karşı insan (başka birçok canlılar da) birlikte mücadeleyi ve toplumsal akıl da diyebileceğimiz sürü zekâsını oluşturuyor.

4-5 milyon yıl öncesinin Hominidlerinden başlayarak dallanıp, 1,5-2 milyon yıl öncesinin homo cinsinden gene dallanan türlerle devam edip 150 bin yıl öncesinin Homo Sapiens’ine ve de günümüze kadar evrilerek geldi. 150 bin yıl önceki atalarımızla genetik olarak pek farkımız yok ama biliş ve akıl olarak çok farkımız oluştu. Evrim; ileri veya geriye doğru değil, zorunlu yöne doğru olur.

Daha sonra avcı toplayıcılıktan yerleşik düzene geçildiğinde, çiftçilik başlayıp artı ürün oluşunca da uzmanlaşmalar, zanaatlaşmalar, toplumsal sınıflar, artı değere el koyanlar, bunları koruyan güvenlik güçleri ve sistemleriyle devletin nüvesi, şehir devletleri ve sonra da tarihte okuduğumuz devletler ortaya çıktı.

Toplumsal örgütlenmeler ortak kültürü, gelenek görenekleri, topluma ilişkin önce yazısız ve yazının icadından sonra da yazılı ve yazısız kuralları birlikte geliştirdi.

Çağdaş devletlerde; yurttaşlık hakları, insan hakları, ticaret, üretim vesaire gibi şeylerin çatışmaya meydan vermeden, güvenli biçimde sürdürülmesi ve yaşanması için herkesin uyacağı yazılı yasalar ve hukuk etken kılındı.

Oluşturulan bu kurallara yalnızca yönetilenler değil halkın seçtiği yöneticilerin de uyması zorunluluktur. Eğer yöneticiler bu kurallara uymayıp keyfi yönetirlerse, kuralları, yasaları kendi iktidarlarını sürdürecek biçime yani kendi çıkarlarına uygun bir şekle dönüştürürse bu sisteme demokrasi denilemez; durumlarına, şekillerine göre; otokrasi, oligarşi, tek adam yönetimi, diktatörlük, krallık, faşist cunta, askeri cunta gibi adlar verilir. O devletlere de demokratik hukuk devletinin denilemeyeceği de kesindir. Tarihte bunların çok örneklerini ve o yöneticilerin de tarihin çöplüğüne atıldığını gördük. Onlar iktidarlarını vermemek için her türlü hileye başvurmuşlar ve hatta halklarının kanını bile döktürmekten çekinmemişlerdir.

Einstein diyor ki; “aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçları beklemek deliliktir.” Ve Mehmet Akif Ersoy da diyor ki; “tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar: Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi.”

Yapılanlardan, tarihten, dünümüzden, günümüzden ders çıkartalım, söz konusu olan hepimizin geleceğidir.

Kargadan bülbül ötüşü beklemek de akılsızlıktır.

Sevgilerimle Asım Beşikci

Yazar Hakkında

Asım Beşikci

1 Comment

  • Mustafa Atmaca on 3 Nisan 2021

    Sevgili Asım,
    Yazdıkların, tarihsel, toplumsal ve bilimsellikle ilişki kurulmadan yapılan analizlerin ne derece yavan, işe yaramaz olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor. Kitabında bunların izini sürmüştün ve geliştirerek devam ediyorsun. “İyi ki varsın” lafı çok eskitildi ama senin gayret ve emeklerin için başka ifade bulamadım.
    Bilgilerin için çok teşekküeler

Cevaplayın